cenneti arayan koleler kadir amac

Cenneti Arayan Köleler bir mülakat ve kavga kitabı. Suskunlar, ezilenler ve köleler, Kadir Amaç’ı aracı kılarak Tanrı’yı, alimleri, siyasetçileri ve okurları soru yağmuruna tutuyor. Zerdüşt, İsa, Muhammed, Hobbes, Newton, Rousseau, Machiavelli ve Pascal bu mülakatın hocaları.

Yazarımız, sorulara yanıt arama yükünü severek ve isteyerek omuzlarına almış. Yükün ağırlığı ve yolculuğun meşakkatli olması dert değil onun için. Ama anlatamamak ve anlaşılamamak, ezeli ve ebedi bir azap ve büyük bir dert. Kadir Amaç, olağan ve sıradan bir hayat yaşayan insana yabancı ve mesafeli. Kendisini hayat okulunun sürekli öğrencisi olarak tanımlasa da, kimi zaman Tanrıyla derin bir muhabbet içinde, kimi zaman filozoflarla derin tartışmalar yaparken görürüz onu.

Şiddetli itirazlar yapıyor. İtirazları adaletsizliklere, dünyanın düzenine, toplumun nizamına, insanın suskunluğuna. Fikirlerini kanıtlamak ve mutlaklaştırmak için uğraşmıyor ama okuru düşünmeye, kendisi olmaya ve en önemlisi soru sormaya zorluyor.

Amaç’ın kapitalizm, sosyalizm, İslam ve liberalizme yönelik eleştirileri ve soruları, Kürt halkı ve müslümanlar bakımından aktüel ve ufuk açıcı. Olan biteni seyreden, özne olamayan, itiraz etmeyen insanlara öfkesi büyük. “Tanrı köleleri sevmez!”, “huzur isyanda!” diye haykırırken, itiraz ve isyan etmeyen insanı, eksik ve tamamlanmamış insan sayıyor.

İnsanın zorunlu ve hayati ihtiyaçları dışındaki mülkiyet, mal, mül, para biriktirme hırsı insanın alçalışı ve çirkinleşmiş halidir. Paranın maneviyatı, ahlaki değerleri ve özgürlük idealini teslim almasını günümüzün en büyük pandemisi sayan Kadir Amaç’ın nazarında, namaz kılan tüccar ve namaz kılan köle aynı oranda sorumlu ve suçludur.

Cenneti Arayan Köleler çok geniş ve büyük bir kategori. Yazar, bu kategoride müslümanlara ve Kürtlere ayrı ve özel bir yer ayırmış. Kürt-müslüman, müslüman-Kürt ilişkilerindeki çarpıklıkları ve arızaları görünür kılmış. “Önce Kürt ol, sonra ne olacaksan ol” tavsiyesi, “Kürtleri cennete götürecek vize, bağımsızlık ve hürriyettir” tavsiyesi ile tamamlanıyor.

Cennet Arayan Köleler kitabı düşünme, sorgulama ve hakikati arama derdi olanlar için iyi bir imkan…

Ferda Cetin

Yazarımız Kadir AMAÇ’ ın konu, kurgu ve içerik olarak özgün kitaplarından biri olan  ‘’Cenneti Arayan Köleler’’ kitabının 3.baskısı ile yeniden okuyucularımızla buluşuyoruz. Arayış, kendi gerçekliğine ulaşma, kendi hakikatini bulma toplumların ve toplumu oluşturan bireylerin süregelen aktivitelerinden biridir. Bu arayışın özünü insanın maneviyatı ve metafizik dünyası oluşturur. Maneviyat, tanrı, tanrısallık, din, ideoloji, ahlak vb. kavramlar ise bu arayışın temel argümanları olarak karşımıza çıkar. Elinizdeki kitap bu yönüyle Tanrı konusunu, Tanrı-insan ilişkilerini ana tema olarak ele alan bir kitap. Tanrı ile sohbet eden, Tanrı ile söyleşerek hem Tanrı’nın düşüncelerini okuyucularına aktaran hem de sorgulayan yazar; bu söyleşileriyle Cenneti Arayan Köleler’ in bu arayışlarının aynı zamanda da dili olmaya çalışır. Bu yönüyle de hem Tanrı ile diyaloglara girer hem de okurlarıyla bu kavramların birçoğunu tartışır, felsefe yapar aslında. Felsefe yaparken de Marquis de Sade’nin; ‘’Felsefe her şeyi söylemelidir.’’ sözünü destur alır. Duygu ve düşüncelerini fasıllar şeklinde planlayıp okura sunarken aynı zamanda geleneksel kaygılardan uzak, alışılmadık diyaloglar ile kendi düşün dünyasını yansıtır bize. Bu düşün dünyasında herkesin kendince bir şeyler bulabileceği sistematik bir bilginin yanı sıra kendisini gerçekleştirmede de kriter alabileceği önemli anekdotlar bulmak mümkün. ’’Tanrı ne düşünüyor? ‘’ ile başlayıp, Tanrı hakkında kendisinin ne düşündüğüne ilişkin çarpıcı fikirler sunan yazar; ‘’Tanrı özgürlüğü sever, köle olan milletlere yol gösterir ve özgür olan her milletle mutlu olur.’’ belirlemesiyle Tanrı, özgürlük ilişkisine yeni bir bakış açısı getirerek bizler içinde ön açıcı olur bu konuda.  Var olan ya da gerçekleşen sistemlerin insan ruhunu nasıl köleleştirip, kendi benliğine yabancılaştırdığını Siyasal İslam deneyimleri ile ayrıntılı bir şekilde işler kitapta yazar. Özgünlüğü kadar, kurgusuyla da farklılık arz eden kitapta okurun dikkatini çeken, çekebilecek birçok konunun varlığının yanı sıra güncel sorunlarımızı da içeren başlıklar öne çıkar. Yazar bunlara vurgu ile yetinmez aynı zamanda çözümler de önerir. Siyasal İslam’ın toplumu içine soktuğu şiddet sarmalından, nasıl kurtulabileceğimize dair perspektifler; Tanrı inanç ve iktidar ilişkileri içinde ele alınır yazarca. İtalyan filozof Giorgio Agamben’den aldığı ‘’Tanrı ölmedi paraya dönüştü.’’ şeklindeki belirleme ile de çağımızın özgün bir tanımını yapan yazar finans çağı tanımlar aslında. 

          Yazarın her bir faslında yeni bir konu ve içerik görmek mümkün. Kitabın bütünlüğünü bozmadan Tanrı, aşk, sevgi, din ve siyaset sosyolojisi konularında geniş yelpaze de örnekler sunan yazar yer yer kendisini anlatır yer yer de Siyasal İslam gerçekliğini özgün diliyle okuyucusuna yansıtır. Bunu yaparken de her şeyi söyler. Aklından geçeni, duygularını, tepkilerini, korkularını, kavgalarını… Yazar da bu bir diyalog biçimi ve kavga halidir de aynı zamanda. Kendisini anlatmanın ve anlaşılmanın en iyi yolunun bu olduğu düşüncesindedir çünkü. Kavga etmekte kendisini anlatmanın bir yöntemidir yazar için kitapta. Ve bütün bu arayışların, diyalogların anahtarı olarak bize uygarlaşmanın kendi gerçekliğini tanımaktan geçtiğini anlatır. Onu ispatlamaya çalışır. Uygar insan kendi kimliğini bilen, kendi dilini önemseyen kendi kültürü ve milli bilinci ile yaşamayı esas alan insandır der bu yönüyle de. Kendisini felsefenin, bilimin ve hikmetin paternalist bir öğrencisi olarak tanımlarken esas aldığı kimlik yine de ulusal kimliğidir. Ulusu, halkı adına tanrı ile diyaloglar geliştirir. Kürt milletinin hala neden yalın ayaklı olduğunu sorgular Tanrı huzurunda kendince. Tanrı ile söyleşinin kitaba kattığı anlama ilişkin yorumu okurlara bırakıyoruz. Bize düşen ya da yazarın kendisi için sorumluluk olarak gördüğü bu yönüyle de hiç yorulmadan yükün ağırlığına bakmadan, gittiği yolun meşakkatli oluşuna takılmadan bu anlam arayışını sürdürmektir. Yazar bu anlam arayışını da; ‘’ Gerçek İslam Nerededir, Gerçek Müslüman Kimdir?’’ konularını da açımlayarak  gerçek huzurun İslam’da değil; gerçek huzurun ‘’ Huzur İsyanda’’ belirlemesiyle isyanda olduğunu vurgulamıştır. Bütün bu isyan içeren aforizmaları ise ‘’ Önce Kürt Ol, Sonra Ne Olacaksan Ol!’’ şeklindeki çıkışıyla taçlandıran yazarımızın, bizi; düşünmeye, sorgulamaya ve hakikati aramaya iten değerlendirmeleriyle önemli bir kaynak kaleme aldığını düşünüyoruz.

Kitabın 3.baskısını daha önceki kitap baskılarımıza yönelik yapılan eleştiri ve önerileri de dikkate alarak yeniden düzenledik. Yer yer anlam kaymalarına ve farklı anlamlara gelebilecek sözcük cümle vb. düzelterek kitabı daha sade ve anlaşılır bir formatta okurlarımıza sunmayı amaçladık. Bu demek değildir ki kitap ile ilgili sorunlarımız kalmadı. Kitapta yazarın düşün dünyasının yansıması kadar bizim için önemli olan dil ve uslup ile ilgili yanlışların asgari düzeye indirgenmesidir. Ancak yine de yer yer argo sözcüklerle okurlarımız karşılaşabilecektir. Bazı argo sözcükleri de –eşekleştirme gibi- yazarın düşün dünyasını yansıtan ve vermek istediği mesajları içeren bir içerikte olduğu için olduğu gibi bıraktık. Kitabın vermek istediği en önemli mesajın hayat oyununun iyi bir ele sahip olmak değil, kötü bir eli iyi oynamak olduğu mesajı olduğunu düşünüyorum. Toplum olarak bugünkü bütün çabamız kötü olan bu koşulları yani kötü bir eli oynayarak kendi hakikatimizi oluşturmak değil midir?  O halde herkesin gerçek hakikati bulması dileğiyle.

Murat TUNEKRAGİJ

© Copyright - Kadir Amac |