kadir amac kitap

Kalemin Felsefesi

                                        Kalemin Felsefesi

Kürt kamuoyunun yakından tanıdığı bir Kürt gazeteci ve iki arkadaşıyla 2 yıl önce bir konferans salonunun cafesinde bir araya gelmiştik. Gazeteci arkadaş, arkadaşlarına benim için, “Kadir, Twitter’de bir fenomen” ifadesini kullanmıştı.

 

Bu gazeteci kardeşime cevabım şöyle olmuştu: “Hayır, sevgili kardeşim! Sizin dediğiniz gibi biri olduğumu düşünmüyorum. Yıllardır binlerce kitabi okumalar yapan, tecrübeleri olan, fikir ve kavram üretmeye çalışan bir kardeşinizim. Bana yönelik sarf ettiğiniz sözlerin maneviyatım üzerinde bir suikast etkisi yarattığını söylemek istiyorum.

 

Ayrıca  fenomen kavramını benim düşünce atlasımla nasıl yan yana getiriyorsunuz ve nasıl bir rabıta kuruyorsunuz doğrusu anlayamıyorum! Hem sonra fenomen kavramının gezegen bilimleri için kullanıldığını bilmeniz gerekiyor. Yoksa ben astronot muyum? Ya da ben Alman Hans’ın ünlü ve akıllı atı değilim ki koordinatlarınızla beynimde simülasyon ve algoritma yaratasınız!

 

Bu kardeşimiz formalite icabı benden özür dilemişti, ancak beni ikna edemediğini o da çok iyi anlamıştı. Bu gazeteci arkadaş benim için kullandığı basit bir cümle ile beni neden arkadaşlarına takdim ediyordu? Veya bu arkadaş benimle neden entelektüel bir sohbet yapmayı tercih etmemişti?

 

Elbette ki bu arkadaşın neden böyle bir şeye tevessül ve tenezzül ettiğini gayet iyi biliyordum. Çünkü bu tür insanlar, bilinçli olarak elmas ve cam parçalarını birbirlerine karıştırmak ve elmas ile cam arasındaki değerin farkedilmesine engel olmak istiyorlar. Şu gerçeğin tüm okurlarım tarafından bilinmesini isterim. Entelektüel bir yazar; beyin, akıl, zeka, derinlik, cesaret, güç ve basiret sahibi olan kimsedir. Ayrıca, toplumunu iyi tanıyan ve toplumu derinden çözümleyen kişidir.

 

Evet, arkadaşlar! Ben FENOMEN değilim! Hele cami ve üniversite hocası hiç değilim. Ayrıca ne fizikçiyim ne kimyagerim, ne matematikçiyim ne siyasetçiyim, ne gazeteciyim ve ne de tüccarım! Benim işim okumak, toplumu bir AJAN gibi takip etmek, analiz etmek, akıl yürütmek ve çözüm üretmektir.

 

Amerikalı psikolog Tom Mcnel, yazarlar  ve gazeteciler üzerine yaptığı yaratıcılık ve zeka çalışmalarında gazetecilere bir +, roman yazarlarına iki ++, bilimsel kitap ve makale yazanlara üç +++ veriyordu.  Bu kadar çok sayıda gazetecinin yerine keşke biz Kürtlerin bir düzine entelektüel yazarı olsaydı. Keşke kalemi güçlü olan bu yazarlarımız insanlarımızın beyinlerine IŞIK saçsaydı, siyasilerimize yol gösterici tenkitte bulunmayı öğretseydi ve halkımızın yüreklerine sevgi serpiştirseydiler.

 

Yani, kısacası entelektüel bir yazar düşüncenin mühendisi, toplumun mimarı ve karanlığa gömülen toplumlara IŞIK saçan bir PEYGAMBER! Tam anlamıyla BAĞIMSIZ, tam anlamıyla AKILLI, tam anlamıyla AHLAKLI, tam anlamıyla halkına AŞIK olan kimsedir.

 

Ah sevgili kitaplarım!

Keşke şu siyasilerimiz ve şu gazetecilerimiz geçmişten ve tarihselcilikten dersler çıkarabilseydiler.

Sizce de iyi olmaz mıydı?

Ey sevgili kalemim!

Seni seviyorum; çünkü sensiz her şey anlamsız!

Beni zahîrî boyuttan alıp bâtînî boyuta taşıyorsun!

İki alemiz, iki sevgiyiz,  iki alemin yaratığı kitabın adıyız.

Ben nehrin yatağıyım, sen nehrin akan suyusun!

İki alemin biyokimyasından MÜKEMMEL düşünceler yarattık!

 

Tam da bu fasılda değerli okurlarımla şu gerçeğimi paylaşmak istiyorum. Kitaplarımın ve makalelerimin epistemolojisi, yöntemi ve üslûbu okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlamıyor! Tam aksine, kitap ve makalelerimde üzerinde durduğum asıl konu, dijital çağımıza uygun yeni bir sosyoloji ve yeni bir felsefe hermenötiğini dijital çağın değerli okurlarına kazandırmaktır. Dolayısıyla, makale ve kitaplarımın daha çok entelektüel birikimi olan değerli okuyucularımı hedef aldığını belirtmek istiyorum.

 

Benim bu berrak düşüncelerimi birtakım hodbin karekterli insanlar bulanıklaştırmaya yeltenebilirler ve beni “kendini beğenmiş bir ukala” olarak gösterebilirler. Oysaki benim düşünce hayatım son derece enteresan olaylarla doludur. Bu durum içimizdeki bazı gazetecileri, yazarları, siyasetçileri kıskandırıyor! İsmimle yüzleşmekten nefret ediyorlar! İslamcı akidenin ve düşüncenin cehennemi içinden felsefik ve bilimsel okumalarla aydınlığa kavuştum.

 

Bu sevindirici durumum, onları rahatsız ediyor ve entelektüel bir yazar olmam onlara batıyor! Bu sebepten dolayı onlara şunları söylemek istiyorum. KÖTÜLÜK ve NAMUSUZLUK yaptığıma şahit olmuşlarsa kendilerinden rica ediyorum, lütfen! GÜNAHLARIMI ve SUÇLARIMI İFŞA ETSİNLER! Bu anlamda kendimle yüzleşmeyi sık sık yaparım. Ey Kadir! Başkalarına değil kendine yoğunlaş ve kendine şu soruyu sor: İnsan mı yoksa hayvan mı olmalıyım? İhanet, namusuzluk ve ahlaksızlık nasıl bir şey acaba?

 

Örneğin yalan konuşan, yalakalık yapan ve insanları kendi çıkarı için  kullanandan daha büyük namusuz insan var mı?  Yalan konuşan ve yalakalık yapan bir dizi tanıdıklarım vardı, kredilerini tükettiler, beni sömürdüler, emperyalist olduklarını fark ettim ve onları hayatımdan uzaklaştırdım.  Gece kalemimi elime alınca KORKAKLAR ve YALAKALAR ayaklanırlar ve izdiham yaşarlar. Kalemim köleleri ayaklandırmıyorsa, kötülük yapanları korkutmuyorsa ismimin YAZAR olmasının bir önemi var mı sizce de?

 

Neden beni anlamak istemiyorsunuz? Ben öldükten sonra hiç kimsenin benim için güzel sözler sarf etmesini istemiyorum! Çünkü benim için söyleyeceğiniz güzel şeyleri duymamış ve sevinmemiş olacağım! Eğer değer yaratıyorsam, şimdi sizden güzel sözler duymak ve bu güzel sözlerinizden ötürü mutlu olmak istiyorum!

 

Benim veya sizin demenizle ben değerli ve büyük bir insan OLMUYORUM! Beni kadirşinas ve alicenap insan kılacak olan şeyin, DÜŞÜNCELERİMİN ve ASALETİMİN gücü olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki 38 yıllık fikir hayatımın hiçbir menzilinde rahat bir nefes alamadım!

Gönlüme sabır stratejisini koydum ve ona hep şu öğütte bulundum: Ey gönül! Perişan şekilde öyle durma karşımda, sabrın yolunu tut, sabır insanı insan, belki de sultan eder! Sabırdan yoksun olan her şeyini kaybeder. Şu namusuz olan tereddütün pençesinden yakanı kurtar ve dimdik ayakta dur ve namusuzları sevindirme!

 

Ne yazık ki ne mükemmel bir arkadaş ne mükemmel bir dost ne de mükemmel bir akraba bana ikbal olamadı! Filozofların otobiyografileri, Kandil’deki gerillanın asaleti, yorgun duygularım ve akıttığım gözyaşlarım benim gerçek dostlarım oldu. Ancak en iyi arkadaşım GERÇEKTİR!

 

Benim için gündüz, zehir dolu bir şişedir; gece ise sükûnet, gözyaşı ise itikâfımdır! Bir türlü keder, elem, bela ve cehaletten yakamı kurtaramadım! Eskilerin tabiriyle hasılı kelam, hangi ŞEHİRDE ve hangi ÜLKEDE yaşamaya karar verdiysem o şehir ve ülke başıma bela sardı! Gezegenin ilk insanı Adem’dir. Adem, dünyaya ayak basar basmaz başı derde  girdi, hep belayla yaşadı ve bela ona dost gibi gelmeye başladı. Evet, bela insan içindir, kapısını bela çalmayan bir insan var mı?  Bu bela nasıl bir şey? Acaba nesnel bir şey mi yoksa öznel bir şey mi? Her an bana DERT üstüne DERT veren bir biyokimya! Bazen gece, bazen gündüz ve bazen hiç beklemediğim bir anda beni çarmıhına alıyor! Henüz bir derdime derman bulmadan bir DERT daha beni kuşatıyor ve SABRIMI yutuyorum! Eskiden yüreğim daraldığında “Lâ Havle” çekip teskin oluyordum! Şimdi ise sevgime ve saflığıma ihanet eden zavallılara “Wax Li Min” demekle yetiniyorum ve yoluma devam ediyorum!

 

Sevgiyi ve iyiliği sömüren müfteri kişilere ağzının payını vermek, seslerini kesmek, “yeter artık” demek ta dilimin ucuna kadar geliyor, yutkunma beni tutuyor, ontolojik inkişafım ortaya çıkıyor ve fıtratımın cidarları zorluyor; ancak kimseye hiç bir şey diyemiyorum ve tam da bu menzilde  sükunet ve suhulet çığlıkları öfkemin önüne geçiyor ve sadece “akılsızlığıma lanet gelsin” demekle yetiniyorum.

Ben akılsız bir insan isem akıllı bir kimsenin bana AKILSIZ olduğumu kavratması neredeyse mümkün değildir! Çünkü AKILSIZ bir insan olduğumu anlamam için akla ihtiyacımın olduğunu fark etmem ve “Haaa! Yeni fark ettim” demem lazım.

 

Akıllı olduğumu inkar edemem, ancak aklımın kriz yaşadığı anlarda bazen onu yönetemiyorum. Evet, akıllı bir insan olarak aklımı kullanıyorum. Benden daha akıllı bulduğum bir insanın AKLINI da kullanarak akıllı biri olduğumu da kanıtlamış oluyorum aslında. Ahmaklarla yaptığım tartışmalar aklıma gelince gülüyorum, IŞIK saçan ARİFLERLE muhabbet ettiğimde AĞLIYORUM!

Ey gece!

Beni hayvanî temâyüllerimden firâk tut. İnsanî kamîl olmam için beni ağlat, gözlerime yaş ver, yüreğime sevgi akıt ve ruhumu şahikaya yükselt! Aklımı, zekamı, yeteneklerimi ve tecrübelerimi biyokimyaya dönüştürmeme yardımcı ol ki beyinlere IŞIK saçabileyim.

 

Bundan fazla değil beş yüz yıl önce güçlü ressamların, şairlerin, yazarların, mimarların ve bestecilerin ellerini yöneten ve parmakları arasında kalemi  oynatan gücün sahibinin ALLAH’ın nuru (ışık) olduğu iddia ediliyordu! Hal böyle olunca o dönemin insanları kalemleriyle muhteşem eserler yaratanlara değil TANRIYA teşekkür ediyorlardı(!)

 

Dijital çağın  insanları da Allah’ı arıyorlar! Onlara “Allah’ı boşuna aramayın” diyorum. Çünkü Allah’ı kalbimin içine koydum, kalbim sevgi oldu, sevgi beynime girdi, beynim ışık oldu ve ışık sizlere saçıldı! Filozof dostuma dedim ki Tanrı’yı öldürürsek eğer her şey mahvolur! Ahlak ve asalet ortadan kalkar ve her şey ama her şey MÜBAH olur!

 

Güçlü bir kalem, sönmeyen bir mum ve hiç susuz kalmayan bir çiçek olmak isterim. Dert beni içine aldı, onun içinden KALEM oldum, kalem acıdan gönül dünyamın eserini yarattı!

 

Gönül dünyamın yarı parçası olan yaralı kanatlı serçe kuşumun yuvası kim bilir şimdi nerededir!

Ey yâr! Hüdhüd  kuşu gibi iste benden ne istersen!

Ey yâr! Canımdan vazgeçmemi istiyorsan vazgeçeyim!

Ey yâr! Senden başka her gördüğüm şeyden yüzümü çevirmemi istiyorsan her şeye yüzümü çevireyim!

Ey yâr! Mum gibi beni yakmak istersen ateşine gireyim!

Yüreğime düşen günah şimşekleri yarımı vurdu, acı ve dert verdi.

Seher vaktinde yüreğime merhamet sağanağı yağdı ve hemen ardından güneş doğdu, ışık girdi yüreğime!

Kadir Amaç

Gece: 03:47

1 cevap

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir