Tarih felsefecilerin ve sosyologların yakından ilgilendiği en başat konulardan biri de müstemlekeciliğe karşı mücadele veren önemli şahsiyetlerin biyografileri üzerinde yürütükleri çalışmalardır.
Tarih felsefesi ve sosyolojinin konfigürasyonlarıyla, tarihte yaşanan hadiseleri ve tarihteki bilge şahsiyetleri konu yapmak ve titizlikle hazırlanan bu konuları çağın okurlarıyla buluşturmak benim de keyif aldığım bir metodolojidir.
Bu mahfilde hareketle ”Kürt Hâkim” adlı kitabın tanıtımına geçmeden önce bu değerli çalışmayı Kürt kütüphanesine kazandıran muhterem Yusuf Serhat Bucak’a öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum. Ve gönül dünyamdan bir demet gül koparıp armağan ediyor ve kendisiyle ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum:
Sevgili Yusuf Serhat Bucak, 1994-1995 yılları arasında Özgür Ülke Gazetesinde yazdığı yazılardan ve avukatlık mesleğini icra ettiği dönemlerde tıpkı muhterem babası Faik Bucak gibi yurtsever insanlarımızın dava dosyalarını takip etmek suçlarından dolayı, 36 yıldır ülkesinden uzak ve sürgün bir hayat yaşıyor. Sevgili Yusuf Serhat Bucak, tarih ve hukuk bilgisiyle, gazetecilik deneyimiyle hayatımda tanıdığım mümtaz Kürt müneverlerinden biridir.
Daha önce Kürdistan tarih kütüphanesine kazandırılan Nuri Dersimi, Nurettin Zaza, Osman Sabri, Musa Anter, Yaşar Kaya ve en son ”Kürt Hâkim” (Faik Bucak) Bucak’ın yaşam öyküsünü okurken gözyaşlarıma hakim olamadım!
”Kürt Hâkim”i okurken adil bir hâkim, belâgatı güçlü bir avukat, örnek bir baba, birikimli bir Kürt müneveri, ikna gücü yüksek ve örgütleme özelliği belirgin bir Kürt liderini karşımda gördüm!
kitabın her ilerleyen sayfalarında çok önemli gördüğüm diğer bir nokta ise Kuzey Kürdistan’da, Kürt bilinçinin ortaya çıkmasında ve örgütlenmesinde arkadaşlarıyla birlikte üstlendiği roldür. Yaşadığı dönemin kötülüklerini, acılarını ve sürgünlerini iliklerine kadar yaşayan, tanıklık yapan ve bıraktığı hatıralarıyla benim de ruh atlasımda da başbaşka bir teşbih-i beliğ tefsir etkisini yaratığını söyleyebilirim.
Kürt Hâkim Diyarbakır Lisesi’nde okurken, Kürt bilinçlenmesine ve Kürt meselesiyle ilgili sorumluluk almasına öğretmenlik yapan Terzi Lütfü’nün etkisi büyüktür. Gerek Türk sömürge sisteminin Kürdistan ülkesinde yaratığı acılar ve gerekse de küçüklüğünden beri içinde yaşadığı işgal ortamı onu dönemin en etkili Kürt politik aktörü haline getiriyordu.
Kürt Hâkim 1940-41 yılı eğitim öğretim döneminde İstanbul Ünüversitesi’ne kayıtını yaptırır. İstanbul’ da üniversite okuyan Kürt öğrencilerin sahipsiz, dağınık ve örgütsüz olduklarını gördükten sonra, bu duruma üzülür ve içi rahat etmez. Kürt öğrencileriyle ilgilenmek, onlara Kürtlük bilinçini kazandırmak, onları bir araya getirmek ve örgütlü şekilde hareket etmelerini sağlamek için bir öğrenci yurdunun şart olduğu fikrini Musa Anter ile birlikte Dicle Talebe Yurdu’nu kurarak gerçekleiştirir.
Kürt Hâkim, 1948 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirir ve ilk Hâkimlik görevini Antakya’da başlar. Daha sonra Hâkimlik görevini, Malatya’nın Gürün ve Adana’nın Kozan ilçelerinde sürdürür. Antakya, Gürün ve Kozan’da bulunduğu dönemlerde örnek yaşamıyla, insanların güvenini ve taktirini kazanır.
Kürt Hâkim, sadece Hâkimlik görevini yapmıyordu. Bu şehirlerde yaşayan Kürtlerle sıkı bir diyag içine giriyor, onlara Kürt bilinçini veriyor ve bir dizi konularda onlara yardımcı oluyordu. İşte bu sebepten dolayı sömürgeci Türk devleti onun bu Kürtlük kimliğinden ve vatanseverlik çalışmalarından rahatsızlık duyar ve onu Konya Hadım’a sürgün eder. Ancak Kürt Hâkim atama yerine gitmez ve istifa etmeyi tercih eder.
Kürt hâkim 1955 yılında Siverek-Urfa’da avukatlık yapmaya başlar. Bu dönemlerde, Urfa ve ilçelerinde yurtseverlik bilinçi çok zayıf bir durumdadır. Öyle ki Urfa şehir merkezine yerleştirilmiş yabancılar, şehir merkezine günlük işleri için gelen Kürtlere ”kuyruklu Kürt” diye aşağlanıyor ve Kürtçe konuşanlar alay konusu ediliyordu.
İşte Kürt Hâkim, bu zelil durumu görünce kahr oluyordu! Böylesi bir dönemde sömürgeciliğinin tarihsel köklerine iniyor, zihninde dağınık duran tarihi resmin parçalarını birleştiriyor ve Kürdistan bilinçini sosyalleştirmek ve Türk sömürgeciliğin Kürtlere yaptığı kötülüklerin tanıklığını cesurca yapmaya vesile kılıyordu.
Çünkü Kürt Hâkim teorik mücadeleyle hiç bir mesafenin alınamayacağını, hayatının her badiresinde hem fikirlerle ve hem de pratik eylemlerle ancak halka öncülük yapılacağına inanıyordu. Özellikle devlet yanlısı ağaların, köylülere ve gerici müslüman çevrelerin Ezidi Kürtlere yönelik yaptığı kötülüklere karşı çıkıyordu. Ezidi Kürtlere karşı özel bir sevgi besliyordu. Çünkü onları asimilasyona karşı mücadele ederek karşı koymuş hakiki Kürtler olarak görüyordu.
Kürt Hâkim’in bu, yılgınlık bilmeyen Kürdistan’i tavrı ve mücadelesi, İstanbul ve Ankara’da yaşayan Kürt münevverleri ve siyasetçileri arasında, cesaret ve heycan uyandırıyordu. Diyarbakır, Urfa, Batman, Mardin, Hakkari, Muş, Siirt, Van, Ağrı gibi Kürt şehirlerinde ise Kürt bilinçi küme küme, bölük bölük ve dalga dalga yayılıyordu.
Kürt Hâkim, Kürtlerin yabancılaşmasına ve ontolojik tarihleriyle hesaplaşmasına ve Kürtlerin hürriyet mücadelesine yeni bir mevzi kazandırmak için o dönemin önemli Kürt yazarları, din adamları, siyasetçileriyle, direkt ve endirekt ilişkiye geçer ve TKDP’nin kurulmasına öncülük eder ve taki kalleşçe şehid edilinceye kadar partisinin liderliğini yapar.
Kürt Hâkim, gerek Kürt aydınları arasında ve gerekse Türk yazar-gazetecileri arasında TKDP’nin Mela Mistefa Barzani’nin emri ve talimatıyla kurulduğuna dair idiaları red ederek; TKDP’nin gerçek kuruluş öyküsünü, parti Programını, örgütlenme tarzını ve Güney Kürdistan KDP’sinden bağımsız bir parti olduklarıyla ilgili detaylı bilgileri okurun bilimsel zaviyesine sunar.
Kürt Hâkim kitabın ilerleyen sayfalarda Şeyh Said’in oğlu şeyh Ali Rıza’nın İsmet inönü’ ye yazdığı mektup, İsmet İnönü’nün mektubu okuduktan sonra yaptığı değerlendirme, TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar, dönemin T.C başbakanı Celal Bayer, Yılmaz Güney, Saîdê Kurdî ile aralarında geçen ilgnç diyaloglare geniş yer verir.
Yani kısacası Kürt Hâkimini okurken asla elinizden bırakamayacaksınız! Çünkü Kürt Hâkimini keyifli hale getiren ve okuru kitabın içerisinde kaybolmasını sağlayan, sürükleyici bir üslup ve tarihte yaşanan Kürtlerin acı öyküleridir.
Kadir Amac