Büyük Komuta

Kadir amac imza günü1917 yılından günümüze kadar Kürt davası, teorik ve pratik mücadele tarihinde küçümsenmeyecek düzeyde büyük dava insanlarını bağrında ortaya çıkarmıştır. Özellikle Kürtlerin son 40 yıllık mücadele yolculuğunda kilometre taşı olan,  yiğit savaşçılar ve güzide komutanlar PKK hareketi içinde ortaya çıkmış ve bu birbirinden mümtaz kahramanlar bilgi, bilinç ve eylem zaviyesinde Türksömürgeciliğinin resmî antagonizmasını yerle yeksan etmiştir.

İşte Kürt hürriyet davasının mahşerleşmesinde emeği olan bu nadide ve yiğit Kürt savaşçılarının portrelerinden biri de DELİL AYHAN (İlhan Çiftçi). İlhan Çiftçi, PKK’nin rahle-i tedrisatından,  aldığı yurtseverlik bilinci ve vatanseverlik görevini halkına karşı en üst düzeyde yerine getirmiş biridir.

Bu mahfilden hareketle, PKK hareketinin ortaya çıkardığı, yetiştirdiği ve Kürt halkının özgürlük davasına şehid olarak adadığı bu nadide özgürlük tayını hatırlamak, hatıralarını yaşatmak ve verdiği büyük emekleri karşısında sevgi ve saygıyla onu anmak hepimizin görevidir.

İLHAN ÇİFTÇİ, 1965 yılında Bingöl’ün Solhan ilçesi, Sükkan köyünde doğdu. Özel bir takım şartların etkisinden dolayı ailesi, 1970 yılında Diyarbakır şehir merkezine göç eder. İlhan, henüz altı ila yedi yaşındayken babasını kaybeder. Şehid Delil, babasının ölümüyle birlikte o küçük yaşta, ailesinin sorumluluğunu üstlenmekten geri durmamıştır.

Daha henüz ilkokul öğrencisiyken, ailesine yük olmamak için çakmaklara benzin doldurarak ve el arabasıyla bakkallara ekmek servisini yaparak; ailenin ekonomik bütçesine inanılmaz katkılar sağlayacaktır. Bu çok küçük yaşlarda hayata karşı olan inanılmaz mücadelesi emsal teşkil etmiştir. Hem ailesi tarafından hem de okulda gösterdiği üstün ve örnek başarısından dolayı okul idaresi tarafından örnek gösterilen bir öğrenci ve birey olmuştur.

Bu küçük yaşlarda, yaşamın kendisine ve ailesine dayattığı koşullar karşısında aldığı onurlu, erdemli, cesur ve disiplinli duruşuyla; ruh ve anlam iklimini bir gerdanlık gibi süsleyecekti. İnşa ettiği bu asil letafetiyle, hayatının ilerleyen yıllarında Kürt halkının özgürlük mücadelesinde kilometre taşı olacaktı.

1985 yılında İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesini okurken; Kürt özgürlük harekâtıyla tanışır. Çok kısa bir zaman dilimi içinde Kürt özgürlük mücadelesinin çalışma badirelerinde gösterdiği, aktif ve samimi performansıyla dava arkadaşlarının gözünden ve dikkatinden kaçmayacaktı. Onun davasına karşı olan bu derin vatanseverlik aşkı ve bilinci onu 1988 yılında Avrupa’ya, oradan da Mahsum Korkmaz Akademisine yönlendirecekti. Bundan sonra kalan yaşamını ve yazgısını Kürt ve Kürdistan davasının hürriyet mefkûresine adayarak, özgürlük mücadelesini şahikaya taşıyacaktı.

1989 yılında Mahsun Korkmaz akademisinden ayrılarak, Kürt özgürlük cephesinin faaliyetleri için yeniden yurda giriş yapar. 1990-1992 yıllarında İstanbul Marmara Bölge sorumluluğu ile Amed Bölgesi sorumluluk alanlarında aktif ve başarılı bir çalışma grafiğini ortaya çıkarır.

Özellikle İstanbul’da arkadaşlarıyla birlikte yürüttüğü çalışmaları sırasında, Kürt halkının çınar bilgesi ve özgürlük aydını Apê Musa’yla; çok sıcak ve samimi ilişkiler kurar. Gerek kurduğu bu dostluktan ötürü, gerekse Apê Musa’nın, Kürt ve Kürdistan davasına yaptığı hizmetlerden dolayı anısını yaşatmak için, Amed bölgesinde yürüttüğü aktif çalışmaları sırasında, Apê Musa taburunu kurar.

Aynı şekilde 1992 yılında Amed Şeyh Said intikam birliğini kurarak; büyük serhildanların baş göstermesine vesile olacaktı. 1992 yılının Temmuz ayında, Mistan Bölgesi kırsalındayken gerilla yaşamının insan ruhu üzerinde yaratığı muhteşem atmosfer; onun gerilla yaşamında inanılmaz sanatsal ve edebi kareler oluşturacaktı.

O dönemde de Şehid Delil Ayhan’ı çok yakından tanıyan dava arkadaşı Murat Karayılan, “Bir Savaşın Anatomisi” adlı kitabında şehidi şöyle anlatıyor: “Garzan Eyaleti’nde yaşanan bu büyük talihsizlikler Kuzey eyaletlerinde hareketin hamle sürecini çok olumsuz etkilemişti. Özellikle bu komutan arkadaşların fetihçi karakterleri Kuzey’in diğer eyaletlerine yansımış olsaydı, büyük gelişmelerin yaşanması mümkün olabilirdi ancak peş peşe yaşanan bu talihsizliklerden dolayı süreç vasat geçmiştir. Durum böyle olunca o dönem İstanbul ve Türkiye sorumlusu olan, başarılı bir pratik sergileyen şehit Ayhan Çiftçi arkadaş Zeki’nin yardımcısı olarak atanmıştır.”

Bundan ötürü o, ruhunu ve benliğini doğanın nağmelerine, tayların özgürlüğe karşı soylu kişneyişlerinin senfonisi eşliğinde vatanına yüreğini ve aşkını cömertçe armağan edecekti. Doğanın bu özgür ve mahrem enstantanelerinin ona, özgür Kürdistan aşkını şu sözleriyle verdiğini anlıyoruz: “Deli tay özgürlüğe koşuyor” ÖZGÜR KÜRDİSTAN aşkını mahşerleştiren bu özgürlük tayı; 4 Ekim 1992 tarihinde sabah saatlerine karşı gözlerini usulca yumacak; ruhunu Delil Ayhan olarak Kürdistan’ın özgür taylarına armağan edecekti. Kürdistan’ın Özgür Tayı! Küçük dayın seni hep yüreğinde taşıyacak, davanı sahiplenecek ve sevecek!

Sevgili şehit Delil Ayhan’la ilgili kısa bir anımı değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum. 1988 yılında İstanbul’da ağabeyimin evine gelmişti! Evde hazır bulunan aile bireylerine Kürtlük bilincini ve Kürt ulusal mücadelesini anlatmıştı. Doğrusu duruşu ve ulusal tebliği çok etkileyiciydi! O yıllarda henüz 17 yaşında çok genç biriydim. Sadece İslami kitaplar okumuştum, Kürtlerle ve Kürtlüğümle ilgili hiç bir bilgim yoktu. Beynimde ve yüreğimde sadece zehirli politik bir İslam düşüncesi vardı. Ayhan’ın anlattıkları beynimi ve yüreğimi zehirleyen o siyasal İslam’ı kusmama yeterli olmamıştı! Çünkü Arap ve Türk ilahiyatçı yazarların fikirleriyle inanç ve düşünce çekmecelerim dolmuştu ve bu durum beynimde acayip bir teolojik algoritma oluşturmuştu ve beynim Ayhan’ın bana anlattıklarını yabancı buluyordu, algılayamıyordu ve haliyle beynim agresifleşiyordu(!)

 

Tabii ki gösterdiğim tepkilere gülümseyerek ve büyük bir olgunlukla karşılık veriyordu! Benimle konuşurken iki elimin arasına tutuğum Pakistanlı bir yazarın kitabını fark edince, “Kitabınıza bakabilir miyim?” dedi. Kitabı kendisine uzattım, usulca eline aldı, sayfalarını kibarca çevirdi ve sayfaların arasında bir kâğıt yere düşünce, eğilerek sağ eliyle aldı ve okumaya başladı!

Ayhan’ın çizgili kâğıtta okuduğu şey benim Filistinlilerle ilgili yazdığım bir şiir idi(!) Gülümseyerek bana şöyle dedi: “Küçük dayı! Seni akıllı buldum, şiirinizi çok beğendim! İnanıyorum küçük dayım, bir gün Kürdistan için de güzel bir şiir yazacaktır.” demişti.

Sevgili Kürdistan’ın “Özgür Tayı!’’ Evet, biliyorum biraz geç oldu ama şiiri yazdım ve ruhunuza ve hatıralarınıza armağan ediyorum!

PKK!

PKK; “Hurûf-û Mukattaa”nın üç harfi!

Muhammed Peygamber’in ”Hilful Füdul’u!”

Musa Peygamber’in asası!

İsa Peygamber’in mucizesi!

Ehmedê Xânî’nin Mem û Zîn’i!

Kürdistan ülkesinin ayeti ve gönül dünyamın başkenti!

Heyhat! PKK, kimi zaman tufan!

Kimi zaman namlunun ucundaki kurşun!

Kimi zaman ”Ashab-ı Kehf ” mağara ehli!

PKK; mutlak sevgi!

Mutlak aşk!

Mutlak hürriyet!

Mutlak asalet!

PKK; vicdan, insan ve toplum!

PKK; hak arama, isyan, realite, hakikat!

PKK, doğa!

PKK, kelebek!

PKK, güvercin!

Kadir Amaç

Brüksel

3.10.2024

2 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir