Sevgili Lavîn’e Mektup!    

Sevgili Lavîn!                                                                             

Brüksel’den bir demet prıl prıl  selam ve sevgi gönderiyorum. Uzun bir süre yüzünüzü görmemiş, elinize bir demet papatya çiçeği vermemiş, birlikte Brüksel’in en güzel Fransız kafelerinde oturup karşılıklı birer cappuccino kahve içme şansına sahip olmamış olsam da fikir hayatımda tanıdığım en sıcak, en dürüst, en güzel, en yürekli ve kendi kişiliği  içinde en tutarlı gördüğüm yurtsever bir Kürt kadınısınız.

Sevgili Lavîn!

GOOGLE henüz dünyamızı bir Küre Evi’ne çevirmeden önce, yani geçmiş yıllarda, insanların sinelerinde dile getirdiklerini, uzak mesafelere özlemlerini ulaştıran aracılar mektuplardı.

Sevgili Lavîn! 

Umarım sağlıklı, özgür ve mutlu yaşıyorsunuz? Biliyorum, hep mutlu ve sağlıklı olamıyoruz. Galiba, mutluluk ve özgürlük aynı şeyler değil gibi geliyor bana! Yaklaşık olarak, mutluluğu uçucu ve acıyı da aynı biçimde uçucu bir madde olarak tarif ediyorum! Ama özgürlük duygusu öyle değildir; hep kalıcıdır ve içinde sürekli bir devinim ve arayış içindedir. Yani özgürlüğün içinde sürekli bir anlam arayışı var…

Sevgili Lavîn!     

2025 yılının Nisan ayında 52 yaşına giriyorum, Kendimi çok yorgun hissediyorum. Evet, temelde sağlığım gayet iyidir. Ancak her şeye üzülme alışkanlığımı bir an önce terk etme vaktimin geldiğini düşünüyorum.

Ah Sevgili Lavîn Ah!

Gece olunca beynimde bu tür fikirlerin bir nehir gibi akmaya başladığını bir görseniz.  Bir bilseniz ki, kendi kendime kaç kez şunları  söylüyorum: “Her  şeyin canı cehenneme, ben kendi payıma düşeni yaptım, şimdi artık başkaları da kendi üzerlerine düşeni yapsınlar. Yeter, yeter, yeter!” 

Sevgili Lavîn!

Bavulumu toplayıp etrafımdakilere ve kendime hiçbir şey söylemeden çekip uzaklaşmak, hiç kimsenin bilmediği bir adada veya dünyanın en güzel şelalesinin aktığı bir  vadide sakince yaşamak istiyorum. Belki bu yer, Bingöl dağları, yaylaları ve vadileri olabilir. Pekala! Biraz daha daralan duygularımın cibarlarından bahsetmeyi deneyeyim.

Sevgili Lavîn! 

Olağanüstü insanları severim. Ailesiyle, eviyle, çocuklarıyla, akrabalarıyla, toplumuyla, müziğiyle, sanatıyla, kültürüyle, kitaplarıyla ilgilenen yazarları çok severim. Hele konuşma sanatı zayıf, pasif, tembel, kaba, görgüsüz, uyuşuk, suskun, çıkarcı, iki yüzlü ve sistematik bilgisi olmayan siyasetçilerden ve yazarlardan aşırı derecede RAHATSIZ olan biriyim.

Benim beğendiğim kişiler mükemmelliyetçilik felsefesine sahip olan, kadın ve erkek insanlardır. Bu insanlar cesur, ahlâklı, ilkeli, entelektüel birikim sahibi ve çirkin insanlara karşı bilgiyle tavır alan insanlardır. Onları çok önemsiyorum ve seviyorum. Yani, ben mükemmelliyetçilik felsefesini ve sanatını benimseyen insanları model alıyorum ve onlar benim beynimin ışıklarıdır.  Onlarsız kendimi karanlıkta hissediyorum.

Sevgili Lavîn!     

İnsan ilişkilerinde, insan sorunlarında katı biri olduğumu söylersem, kendime ve beynimi aydınlatan ahlakçı filozoflara büyük bir haksızlık yapmış olurum. Kesinlikle karşılaşabileceğiniz en duygusal insanlardan biriyim! Hakeza kesinlikle en hızlı sevmesini bilen, en hızlı iyilik yapmayı isteyen, en hızlı ağlayan, en hızlı pişmanlık duyan, en hızlı fikirlerini gözden geçiren ve insanların kötülüklerini en hızlı şekilde bağışlayanlardan biriyim.

Sevgili Lavîn!

38 yıllık fikir hayatımda çok sayıda insan tanıdım. Bu insanların önemli bir bölümünden saygı ve sevgi gördüm, ancak beni sevmeyen ve saygı duymayan insanların sayısı da az değildir. Bu anlamda, kadınların erkeklere oranla insanları daha çok sevdiğini ve saygı duyduklarını düşünüyorum.

               Kesinlikle aileyi,  devleti ve toplumu  daha iyi yönetebileceklerini düşünüyorum. Çünkü kadınlar sorunların cevherine iniyorlar ve o sorunları yakuta çevirme kabiliyetine sahiptirler. Yani kadınlar daha gerçekçi ve daha pratik özelliklere sahiptirler. Erkekler gibi dolambaçlı yollardan gidip kendilerini dağıtmıyorlar, öfkelerine yenilmiyorlar, öfkelerini yönetiyorlar ve yutuyorlar.

Sevgili Lavîn!

Elbette ki şu sütyenlerini yakan ve saçını, başını bir silah gibi kullanan ve erkeklerden nefret eden veya erkekleri kalçalarıyla zıvanadan çıkaran ÇILGIN kadınlardan bahset- miyorum. Bunlar ÇILGIN! Çılgın kadınlar gebe kalmak istemezler, kadın olmak istemezler, anne olmak istemezler, aileyi kamusal alana hazırlamak için ailede öğretmen olmak istemezler. Çünkü bu ÇILGIN kadınlar hamile kalmanın bir ŞANSSIZLIK, dünyaya bir çocuk getirmenin FELAKET ve aile kurumunun bir TABU olduğunu düşünürler.

Sevgili Lavîn!     

Salise salise, saniye saniye Welat’ı özlüyorum!

Dakika dakika, saat saat Çewlik’i özlüyorum!

Dört mevsim, 12 ay sevgilimi özlüyorum!

Onlar için, fenafillah oluyorum sende ve sende arıyorum SENİ!

 

Kadir Amaç

7-12-2024 brüksel

Gece, Saat: 02: 34 

7 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir